Ana içeriğe atla

ABD

Kulluğu ve köleliği ifade eden bir kelimedir. Her ikisinin de lûgat mânâsı "itaat etmek, tevazû göstermek, daha açık bir ifadeyle kişinin bir kimseye ona isyan etmeden, ondan yüz çevirmeksizin, itaati ve boyun eğmesidir." Arapça'da "abd" kelimesi değişik mânâlarda kullanılmıştır. Bunları şu şekilde özetlemek mümkündür:

a) İbadet eden, hükümlere râzı olarak itaat eden. İslâmî ıstılâhta "abd" kelimesi genellikle bu anlamda kullanılır. "İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etmeleri için yarattım" (Zâriyat sûresi: 50) meâlindeki âyet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere, insanın yaratılış hikmeti; sadece ve sadece kulluktur. Hz. Âdem (as)'den Hz. Muhammed, (sav)'e kadar bütün peygamberler insanları Allah (cc)'a kulluğa dâvet etmişlerdir. Nitekim "Andolsun ki, biz her kavme: `Allah'a ibadet edin, tâgût'a kulluk etmekten kaçının' diye (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir." (Nahl sûresi: 38.) âyet-i kerimesi, insanların "Abd olma-kulluk" hususunda istisnasız uyarıldıklarını belirtmektedir. Dolayısıyla Allah (cc)'a kul olma hususunda tebliğe muhatab olmamış tek bir kavim gösterilemez. Şimdi "Allah'a ibadet etmek" ve "tâgûta kulluktan kaçınmak" kavramları üzerinde duralım. Tâgûtu şu şekilde tarif etmek mümkündür:
"Allah'ın indirdiği hükümlere mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler ihdas eden (kanunlar koyan) her güç tâgûttur. Bunun insan olması, put olması, şeytan olması veya bunların dışında herhangi bir şey olması mahiyeti değiştirmez 2 Dolayısıyla insanların hayatlarını, kendi yanlarından çıkardıkları kanunlarla düzenlemeye çalışan bütün siyâsi güçler tâgûtî mahiyet arzederler. Bugün dünyada beşikten mezara kadar insanların hayatlarını, heva ve heveslerine uyarak düzenlemek iddiasında olan meclisler, konsüller, krallar, kavimlerarası (beynelkavm) kuruluşlar "tâgût" hükmündedir.3

"İman edenler Allah (cc) yolunda cihad ederler, küfredenler (kâfirler) tâgût yolunda savaşırlar." (Nisa sûresi:76) âyet-i kerimesi insanın, bu iki sınıftan birine dahil olacağını beyan etmektedir. Ayrıca "Sana indirilen Kûr'ân'a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik, diye boş iddialarda bulunanlara bakmaz mısın? Onlar tâgûtun huzurunda muhakeme olmak (hükümlerine boyun eğmek) istiyorlar. Halbuki tâgûtu inkâr etmekle (tekfir etmekle, lânetlemekle) emrolunmuşlardır." (Nisa sûresi: 60) ayet-i kerimesi, bütün ideolojilerin inkâr edilmesini ve lânetlenmesini emretmektedir. Nitekim İbn-i Kesir bu hususta şunları kaydediyor: "Bu âyet-i kerimede Hz. Muhammed (sav)'e ve diğer peygambere iman ettiklerini söyleyip, bununla beraber ihtilaf ettikleri hususlarda çözümü için Allah (cc)'ın kitabından ve peygamberin sünnetinden ictinap edenlerin durumu haber verilmektedir. İnsanların, kendi hevâlarına göre (beşerî kanunlarla) hüküm vermesini isteyen kişinin, iman iddiasını Allahû Teâla (cc) reddetmektedir."

b) Köle'ye "abd" denilmesinin sebebi hem itikad, hem muâmelât ile ilgilidir. Zira Allahû Teâla (cc) istisnasız bütün insanlardan "misak" almıştır. A'râf sûresinin 172'nci ve 173'ncü âyet-i kerimelerine "misak" âyetleri denilmesinin mânâsı budur. Misak, Allah (cc) ile insan arasında tahakkuk eden bir mukaveledir. Her müminin "ne zamandan beri müslümansın?" sualine, "galu bela'dan beri" diye cevap vermesinin sebebi budur. İnsan bülug çağına erdikten sonra İslâm'ı terkeder ve mü'minlere karşı savaşırsa "emanet"e ihanet etmiş olur. Bu ihanetin tabii sonucu olarak ehliyet ârızası başlar. Kölelik, misakı inkâr edip, küfrün güçlenmesi için savaşmakla ilgili bir hâdisedir.4 Burada şu akla gelebilir: "Hür bir insan kuvvet kullanılarak (inkâr sözkonusu olmadan) köle yapılabilir mi?" buna "evet" demek imkânsızdır. Zira hürriyetin kaynağı fıtrîdir. Ehliyet sahibi olan her insan tekliflere muhataptır.5 Resûl-i Ekrem (sav)'in "Hür bir kimseyi köle edinenin hasmı (düşmanı) benim" buyurduğu bilinmektedir. Ayrıca Hz. Abdullah b. Amr'dan rivayet edilen merfuu bir hadis'te: "Üç kişi var ki Allah (cc) oların namazını kabul etmez. İstemedikleri halde kavminin başına geçen, hür bir insanı köle edinen..."6  denilmektedir. Görüldüğü gibi, hür bir kimsenin, İslâm'a karşı savaş açmadığı müddetçe köle edinilmesi mümkün değildir. (Bkz. "Hürriyet" maddesi)."Abd" ıstılâhını bu şekilde ortaya koyduktan sonra günümüze bir göz atalım. İslâm topraklarında, Allah (cc)'ın indirdiği hükümleri inkâr eden veya kabul ettiğini iddia etmekle beraber çağımıza uymaz" gerekçesi ile uygulamayan siyasi güçler iktidardadırlar. Lâ ilâhe (ilâh yoktur, putun hükmü yoktur, tâgût'u inkâr ederiz) diye haykıran ve İllâlah (yalnız Allah vardır, O'na itaat ederiz) diye tastikte bulunan mü'minler "Kul" olma şuurunu ayakta tutmak zorundadırlar. Aksi takdirde "tâgût'a kulluktan kaçınmış" olamazlar.·
"Her kavme Allah'a ibadet edin ve tâgût'a kulluktan kaçının diye (tebligat yapması için) peygamberler göndermişizdir." (Nahl sûresi: 36) meâlindeki âyet-i kerime iyi tefekkür edilmelidir.

KAYNAKLAR

(1) Ebû'l-Âla Mevdûdî, Kur'ân'a göre Dört Terim, İst. 1981, (4. bsm.) sh. 89. (Burada İbn-i Faris'in Makayisu'l Lugat; İbn-i Side'nin el-Muhassıs ve İbn-i Manzur'un Lisanu'I-Ardh isimli kıymetli eserlerinden "abd" kelimesinin mânalan nakledilmektedir.)
(2) Muhammed İbn-i Ceri et-Taberi, Camiu'I Beyan fi Tefsiri'I Kur'ân, Mısır,1324, c. III, sh.13 vd.
(3) Hüsnü Aktaş, Medeni Vahşet, Ank.1981,(3. bsm.) sh.141.
(4) İbn-i Abidin, Reddü'l-Muhtar ale'd-Dürri'I Muhtar, İstanbul 1983, c. IX, sh.111. Aynca Molla Hüsrev, Düreri'l-Hükkâm, İstanbul 1307, c. II, sh.6.
(5) İmam-ı Serahsî, Temhidü'l-Füsûl, Beyrut 1393, c. II, sh.332.
(6) Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid İbn-i Mace, Sünenu İbn-i Mace, M. Fuad Abdülbaki Neşri,1954 baskısından ofset, İst.1981, Çağrı Yayını, c. I, sh. 311, Hd. No: 970.
(7) İbn-i Hümam, Fethû'I-Kadir, Beyrut 1316, c. III, sh.355 vd.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İbrahim, İshak ve Yakup

İbrahim, tektanrıcı dinlerin atası olarak görülür. Oğulları İshak (Sara’dan), İsmail (Hacer’den) ve onların neslinden gelenlerin Musevilik ile İslam’ı kurduğuna inanılır. Eski Ahit’in Yaratılış bölümünde anlatılanlara göre, İbrahim, Ur’da yaşayan ve o zamanlar Abram olarak anılan genç bir adamken, Tanrı ona görünür ve Kenan ülkesine doğru seyahat etmesini buyurur. Yaşı ilerleyince, İbrahim hiç çocuğu olmayacağı endişesine kapılır. Sonraları Sara olarak anılan eşi Sarai, kısır gibi görünmektedir. O nedenle Sarai, cariyesi Hacer ile İbrahim’in birlikte olmasına izin verir. Hacer, İbrahim’in ilk oğlu İsmail’i doğurur. Bunun üzerine Sarai, kızgınlık ve kıskançlığından, Abram’a Hacer ile İsmail’i kovdurur. Sonrasında Tanrı, Abram ile bir anlaşma yapar. Hizmeti ve sadakati karşılığında, Tanrı ona Sarai’den bir oğul verecek ve ondan büyük bir ırk doğacaktır. Kenan ülkesi de onların olacaktır. Bu anlaşmanın bir göstergesi olarak, Abram doksan dokuz yaşındayken adını İbrahim olarak, Sarai d...

Adab-ı Muaşeret (Ahlak Kuralları)

    ADAB     Ahlak,terbiye ve nezaket kuralları. Birini ziyafete davet etmek manasını ifade eden edeb, İslam'ın güzel saydığı söz ve davranışlardır. Bu itibarla edep, insanların kendisine davet olunan bilimum hayır, zarâfet, usluluk ve güzel ahlak demektir. Edeb, insanı ayıplanma ve kötülenme sebeplerinden koruyan nefsin köklü bir kuvvetidir.     Ayet ve Hadisler Işığında Adab-ı Muaşeretten Örnekler *** Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü açık kalbli olmak. Allah iyi huylu güler yüzlü kimseyi sever. *** Herkes ile güzel görüşmek, halka eziyet vermekten sakınmak. "Müslüman diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir." *** Kötülüğe karşı iyilikte bulunmak ve halkın eziyetlerine karşı sabırlı olmak. Allah katında sıddîkların mertebelerine erişmek için zulmedeni affetmek, irtibatı kesenle irtibat kurmak esirgeyene esirgemeden vermek gerekir. *** Küskünlüğe, dargınlığa, düşmanlığa son vermek. Müslümanın müslümanla üç g...

Tevrat Hakkında Kısa Bilgi

Tevrat Museviliğin kutsal kitabını oluşturan kitapların ilk beşine veya “Musa’nın Beş Kitabı”na genel olarak verilen isimdir. Hıristiyanlar bu kitapları diğer Musevi metinleri ile beraber Eski Ahit olarak ele alırlar. Tevrat kelimesi aynı zamanda sözlü geleneklerin yanı sıra pek çok metni de kapsayan Musevi hukukunun tamamı için de kullanılabilir. Musa’nın Beş Kitabı, Musevi inancını yönlendiren 613 yasanın temelini oluşturur ve dünyanın en büyük üç tektanrıcı inancı –Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam– için esastır. Kitaplar şu şekilde özetlenebilir: YARATILIŞ (Tekvin): Yaratılış hikâyesinin yanı sıra İsrailoğulları’nın, İbrahim, İshak ve Yakup ile ailelerinin tarihini de anlatır. ÇIKIŞ (Mısır’dan Çıkış): Musa’nın On Emir’i alması da dahil olmak üzere, Mısır’dan Kenan’a yapılan toplu göçü aktarır. LEVİLİLER (Leviticus): İbadet kurallarını ve usullerini içerir. SAYILAR (Çölde Sayım): İsrailoğulları’nın çölde yaptıkları yolculukla ilgilidir. TESNİYE (Yasanın Tekrarı): Musa’nı...