Hadisin terim anlamı, Hz.
Peygamber’in sözü, fiili, ashâbının yaptığını görüp de reddetmediği
davranışlar (takrir) ve onun yaratılışı veya huyu ile ilgili her türlü bilgi
demektir. Hadis, Hz. Peygamber’i dinleyen sahâbîden başlayarak onu
rivâyet edenlerin adlarının yazılı olduğu sened ile Hz. Peygamber’in
söz, fiil veya takrîrinin yazıldığı metin’den meydana gelir. Yani hadis
deyince, sened ve metinden oluşan bir yazılı yapı anlaşılır.
Ancak Riyâzü’s-sâlihîn’de hadis metinlerinin kolay okunup öğrenilmesi
için sahâbî dışındaki râviler yâni sened kısmı müellif tarafından
çıkarılmıştır.
Hadis İlmi iki ana bölüme ayrılır:
a. Rivâyetü’l-hadîs ilmi. Hz.Peygamber’in sözü, fiili, takriri,
halleri ve bunların rivayet ve zabt edilişi ile alâkalı bir bilim dalıdır. Hadis
metinlerini ihtiva eden kitaplar, bu dala ait kaynaklardır. Bu ilim dalı
“hadis naklinde hatadan uzak kalma” temeli üzerinde yapılmış çalışmaları
yansıtır.
b. Dirâyetü’l-hadîs ilmi. Hadis Istılahları İlmi diye de
anılır. Hadisin yapısını meydana getiren sened ve metni anlamaya imkân veren
birtakım kaideler ilmidir. Bu kaideler yardımıyla bir hadisi kabul veya
reddetmek mümkün olur. Hadis usûlü ile ilgili eserler bu ilmin
kaynaklarıdır.
Bu ilmin hedefi, Hz. Peygamber’in
hadislerini başka sözlerle karıştırılmaktan, değiştirilmekten, bozulmaktan ve
iftiraya uğramaktan ilmî yollarla korumaktır. Hz. Peygamber’e nisbet edilen
sözün gerçekten ona ait olup olmadığı bu ilmin kurallarıyla anlaşılır.
Hadis ilminin gayesi, rivayetlerin sahih ve doğru olanlarını
sahih ve doğru olmayanlarından ayırmaktır. Bir başka ifade ile Hz. Peygamber’in
söylemediği bir sözü ona söyletmemek, yapmadığı bir işi ona yaptırmamak, yani
sünneti aslî berraklığı içinde korumaktır.
Her iki dalıyla birlikte hadis ilminin
gelişmesi, “Hz. Peygamber’e yalan isnad etmeme dikkati” ve “tebliğ
görevi”nin yerine getirilmesi sâyesinde gerçekleşmiştir. Bu konuda ilk ve en
değerli gayret, sevgili Peygamberimiz’in en hayırlı nesil olarak takdir ve
takdim buyurduğu ashâb-ı kirâm’a aittir. Rivayetü’l-hadîs ilminin kurucuları
oldukları gibi, dirâyetü’l-hadîs ilminin temellerini atanlar da onlardır. Allah
kendilerinden razı olsun.
Ashâb, sahâbî kelimesinin çoğuludur. Sahâbî,
müslüman olarak Hz. Peygamber’i gören ve o iman üzere ölen kimseye denir.
Herhangi bir sahâbî ile görüşme imkânı bulan kimseye de tâbiî adı
verilir.
Yorumlar
Yorum Gönder